Ergenlik Nedir? Ergenlik Döneminde ki Çocukla Nasıl İletişim Kurulmalıdır?
Ergenlik; çocukluk ile yetişkinlik arasında fiziksel, duygusal ve bilişsel olarak değişim gösteren, bir olgunlaşma ve geçiş dönemi olarak değerlendirilir. Ergenlik süreci hem gençlerin hem de ailelerin kaygı duyduğu bir evredir.
Bu dönemde ergen bedensel ve duygusal değişimlere ayak uydurmaya çalışırken bir yandan da ailesel ve akran ilişkilerinde değişim veya yön değiştirme görülmektedir. Ergenlik genel olarak kızlarda 9-10, erkeklerde 11-12 yaş civarında başlar. Ergenliğin her çocukta farklı olabileceği kendine özel olduğu unutulmamalıdır ve ona göre değerlendirilmesi gerekir. Ergenliğin başlaması ve bitmesi; cinsiyet, kilo, ırk, anne-babanın ergenlik seyri, beslenme, sosyal ve psikolojik duruma göre değişim göstermektedir.
Ergenlik dönemi kişiliğin yeniden yapılandığı önemli bir dönem olduğu için dikkate alınmalıdır. Bu süreçte beyinde ve bedende önemli değişiklikler meydana gelir ve bu değişiklikler çocuğun üretkenliğini artırarak bir erişkin olma yolunda ilerlemesini sağlar. Bu süreçte ki kişiliğin yapılanmasında önemli olan etkenler çocuğun yaşadığı çevre, aile, arkadaşlık ilişkileri, eğitimi önemli bir rol alır. Yaşanan süreçte ortaya çıkan ve çıkabilecek sıkıntılar göz önüne alınmalı ve önemsenmelidir. Karmaşık duyguların yaşandığı bu süreçte ergenin dürtüselliği artabilir ancak diğer taraftan bu duyguları kontrol etme becerisi geliştirir ve duygularını kontrol etmeyi öğrenir.
Ergenlik sürecinde ki gençler genelde bağımsızlık arayışı içinde olurlar. Ayrı bir birey olduğunu öncelikle kendine ve etrafına gösterme çabası içinde, kendi kararlarını alma, kendi yaşamını düzenleme, kendi seçimlerini yapma gibi istekleri olmaktadır. Bu çabanın asıl sebebi ergenin kendisinin farklı olduğunu, çevresindekilerin isteğine göre hareket etmek istemediği ve kendi düşünceleri olduğunu göstermektir. Bu sebepten dolayı çoğunlukla aile ile çatışma yaşandığı görülmektedir.
Ergenlikte sebepsiz yere bağırma, sinirlenme, ağlama veya yemek yememe gibi davranışlar görülmez. Bu tür belirtiler genellikle başka ruhsal sıkıntıların sebebi ile ortaya çıkabilir.
Bu dönemde yaşadıklarını anlayıp, kendilerini dinlemek için genellikle yalnız kalmayı tercih edebilirler. Kendilerine ait özel bir dünya olmasını isteyebilir. Bu yalnız kalma süreci ergen için bir mahremiyet olarak değerlendirilir ve bu mahremiyete saygı duyulmasını ve anlaşılmasını bekler. Aile ile her şeyi paylaşmayıp anlatmamayı tercih edebilir. Ergen ailesine olan bağımlılığından kurtularak kendi kimliğini bulmak isteyebilir. Bu nedenle aileden uzaklaşma ve yalnız kalma ihtiyacı hissedebilir. Odaya kapanma, kimseyle konuşmak istememe, odasına kimsenin girmesini istememe gibi davranışlar gözlenebilir. Bunlara saygı duyulmadığını gördüğü veya düşündüğü noktalarda büyük tepkiler verebilir. Aileler çocuklarının kendilerinden uzaklaştığını düşünerek endişeye kapılabilirler. Çocuklarının onlarla bir şey paylaşmamasından dolayı gizli ve yanlış işler yaptığını düşünüp kaygı duyabilirler. Bu nedenle aile çocuğunu kontrol etmek isteyebilir ancak bu ergen tarafından baskı olarak algılanıp tepki göstermesine sebep olabilmektedir. Bunun sonucunda aile çocuğunun öfkeli ve isyankar olduğunu düşünerek çatışma yaşayabilirler. Genellikle aile içi çatışmaların bu gibi sebeplerden dolayı ortaya çıktığı görülmektedir. Ergenlik sürecindeki gençler çoğunlukla arkadaşları ile vakit geçirmeyi tercih edebilir. Genellikle kendine yakın bulduğu arkadaşları ile paylaşımlarda bulunur. Ve en büyük korkuları arkadaş çevresi tarafından dışlanmaktır.
Kimlik arayışında olan ergenler kendilerine kimlik modelleri ararlar. Buradaki kimlik modelleri genellikle yakın arkadaş çevresi ve yaşıtları olur. Kendilerini bir gruba ait hissetmek isteyebilirler. Bu nedenle yakın arkadaş çevresi gibi giyinip, onlar gibi davrandığı gözlemlenir. Burada ailesi dışında ve aileden bağımsız olarak kabul edildiği bir ortama aitlik kazandığını düşünebilir. Aileler çocuklarının arkadaşlarını desteklemeli ancak grup etkisi ile bazen yanlışlar da yapılabileceği bilincini aşılamalıdır. Çocuğun çevresini tanımak bu süreçte önemlidir ancak bu tanıma çocuğun eşyalarını karıştırarak yapmak doğru değildir. Çocuklarının arkadaşları ile yakından görüşüp tanışma sağlanabilir. Anne babalar olarak çocuklar ile sürekli tartışmak ve arkadaşlarını kötülemek çocuğu daha fazla uzaklaştırır. Yalnız kaldığını düşünen çocuk arkadaşlarına daha fazla bağlılık gösterebilir. Yaşanan sorunlarda işbirlikçi olmak, birlikte çözüm yolu aramak aileler ile çocuk arasında ki iletişimi kuvvetlendirir.
Ergenlerin aslında ihtiyacı olduğunu düşündüğü şeyler; bağımsızlık ve otonomi sahibi olmak. Bunun yanı sıra mahremiyetine saygı duyulması, hata yapmada özgür olma ve karar almada bağımsızlık, akranları ile daha fazla vakit geçirme gibi isteklerdir.
Aileler genellikle bunları göremeyebiliyor ve ergenin daha çok nasihate ve tavsiyeye, kurallara, sınırlara ihtiyacı olduğunu düşünüyor. Aynı zamanda ergenin aile ve akraba bağlarını daha çok kuvvetlendirmeye çalışma, onları yapacakları hatalardan korumaya çalışma eğilimi göstermektedirler.
Ergenler kimlik arayışı için ailelerine olan bağımlılıklarını koparmak isterken diğer yandan hayatta ki zorluklar ve tehlikelere karşı savunmasız oldukları düşünerek korkabilirler. Dış dünyaya açılırken ailesinin rehberliğine ve korumasına ihtiyaç duymazken kendini güvende hissetmeye ihtiyaç duyacaktır. Bu nedenle ailelerin yaşanan bu süreçte olaylara fazla müdahale yerine biraz daha akışına bırakmaları daha sağlıklı bir yol olabilir. Ergen yetişkinliğe adım attığı dönemde birçok hata yapabileceği gibi birçok iyi seçimlerde yapacaktır. Ailelerin bunun bilincinde olup çocuklarına bunu yansıtması önemlidir.
Burada akışına bırakmak demek olaylarla ve çocukla ilgilenmemek demek değildir. En güzel örnek küçük bir çocuğun özgüvenini desteklemek gibi düşünülebilir. Küçük çocukların özgüvenini desteklerken aileler çocuklarını belirli uzaklıkta ki bir mesafeden izler. Çocuk hem bağımsız hisseder hem de güven ihtiyacı duyduğu anda kafası çevirdiğinde annesinin veya babasının orda olduğunu görerek rahatlar. Ergenlik süreci de buna benzer. Aileler çocuklarının ergenlikten yetişkinliğe adım atarken çocuğunun yaptıklarını başında dikilerek değil belirli bir mesafeden izleyerek takip etmesi gerekir. Bu hem ergenin istediği özgürlük alanı olarak değerlendirdiği sınırları zorlamamış olacaktır hem de kendine olan güvenini destekleyecektir.
Ergenle sağlıklı bir iletişim kurmak için öncelikle onun artık kendine özgü bir birey olduğunu ve eskisi gibi olmayacağını kabullenmek gereklidir. Her zaman iyi bir dinleyici olmak, panik durumlarda bile sakinliği ve kızgınlığı kontrol altına alabilmek, ani tepkilerden ve nasihatlerden kaçınmak önemlidir. Sorunlarını ciddiye almak, ona vakit ayırarak dinlemek sağlıklı bir iletişim için gereken bir noktadır. Bu çocuğun aile ile bir şeyleri paylaşma konusunda cesaretini ve hevesini arttıracaktır. Ailelerin davranış biçimine göre ergende aile içinde önem verildiğini düşünür ve o da ailesi ile fikir alışverişine hazır olabilir.
Aileler, çocuklarına güvendiklerini hissettirmeli ve bu güven ortamında yaşaması için cesaretlendirmesi önemlidir.
Uzman Klinik Psikolog
Gizem DURAN TÜZER