Çocuklara Koyulan Yüksek Hedefler
Herkes çocuğunun kendisinin bir adım ötesinde bir yaşam sürmesini istiyor. Ancak bu istek çocukların üstündeki beklentiyi ve sorumluluğu artırabiliyor.
Ebeveynler çoğunlukla çocuklarına kendileri için ideal olan yaşamı hedef olarak çiziyor. Ebeveynin ideali ve çocuğun ideali örtüşmediğinde sorun başlıyor… Ebeveynin çocuğa karşı sorumluğu onun adına hedefler çizmek değil, çocuğu hedeflerini çizebilecek bilinçte ve farkındalıkta yetiştirmek. Hedef çizme sürecinde ise çocuğa sağlıklı bir rehber, bir yol arkadaşı olmak.
Çocuk gelişimi hedeflerle başlayan bir süreçtir. Yeni doğan bir bebeğin düzenli beslenmesi, uyku saatinin rutine binmesi, yürümesi, konuşması, tuvalet alışkanlığı kazanması gibi çeşitli hedefler; gelişim dönemi özellikleri bağlamında ebeveyn tarafından konulur. Olağan gelişim özellikleri gösteren her çocuk, sırasıyla bunları becererek büyür. Buraya kadar olan kısımda bir anormallik yoktur. Fakat henüz ince motor becerileri tam anlamıyla gelişmemiş bir çocuktan, bir şekli makasla kusursuz biçimde kesmesini beklemek gerçekçi bir hedef değildir. Çocuğun bilişsel kapasitesinden bağımsız olarak fiziksel gelişimi buna elverişli değildir çünkü. Benzer şekilde, kaba motor becerileri gelişmemiş, henüz dengede durmayı dahi öğrenememiş bir çocuğun iki tekerlekli bir bisikletle bisiklete binmeyi öğrenmesini beklemek, mesane kasları gelişmemiş bir yaşındaki çocuğun tuvalet alışkanlığı kazanmasını beklemek, gerçekçi olmayan yüksek hedeflere örnek olabilir.
Okul çağının başlamasıyla beraber, ebeveynlerin çocuklara yüklediği hedefler akademik bir boyut taşımaya başlar. Çocuğun üzerindeki baskı da artar bu dönemde. Çocuğun oyun ve eğlence çağında olduğu göz ardı edilerek hedefler oluşturmak, yüksek hedef kategorisinde değerlendirilebilir. Örneğin okumayı yeni öğrenmiş bir çocuğa günlük 40 sayfa kitap okuma hedefi koymak, yüksek bir hedeftir.
Çocuğun kendine özgü kapasitesini yok sayıp, akranlarıyla kıyaslayarak hedef oluşturmak da genellikle yüksek hedef koymakla sonuçlanır. Örneğin bilişsel kapasitesi çok gelişmiş bir çocuk okumayı bir ay gibi kısa bir sürede öğrenebilirken, bilişsel kapasitesi daha zayıf bir çocuk için bu süre bir seneyi bulabilir. Çocuğun kapasitesini göz ardı ederek ona bir ay içinde okuma yazma öğrenme hedefi koymak, hem gerçekçi değildir hem de oldukça yüksek bir hedeftir.
Gerçekçi Olmayan Hedefler
Çocuğun gelişim dönemi özellikleri, içinde bulunduğu yaş grubunun gereksinimleri ve her çocuğun kendine has özellikleri gözetilmeden koyulan hiçbir hedef gerçekçi değildir. Gelişim dönemi özelliklerinin bireye özgü olduğu unutulmamalı, aynı yaş grubundaki bütün çocukların aynı performansı göstermesi beklenmemelidir. Bu tür hedefler, toplumsal normlar, akranlarla kıyas, ebeveynin kişisel arzuları doğrultusunda oluşturulmuştur ve çocuk üstünde baskı yaratır. Dolayısıyla çocuğa da faydadan çok zararı olur.
Doğru Hedefler Belirlemek
Hedef koymak, çocuktan bağımsız bir şekilde ebeveynlerin kendi kendilerine karar aldıkları bir süreç değildir. Eğer hedef koyma süreci bu şekilde yürütülürse başarıya ulaşmak da güçleşir. Özellikle akademik başarıya yönelik hedefler yaratırken öncelik hedef oluşturmak değil, çocukta bir farkındalık ve kendilik bilinci oluşturmak olmalıdır. Kendini tanıyan bir çocuk, kendi hedeflerini sağlıklı bir biçimde oluşturur. Bu süreçte ebeveyn olarak çocuğa yol arkadaşlığı yapılabilir, önerilerde bulunabilir. Fakat günün sonunda çocuğa istemediği bir şeyi dayatılmamalıdır. Akranlarıyla kıyaslanmamalıdır.
Sağlıklı bir hedef koyma sürecinin ana kahramanı çocuk olmalıdır. Çocuk, kendi koyduğu hedeflere erişmek konusunda daha istekli olacaktır. Hedef oluşturma sürecine, kısa vadede kolaylıkla erişilebilecek hedeflerle başlamak, çocuğun özgüvenini, kararlılığını ve bir sonraki hedefe erişme azmini olumlu yönde etkiler. Örneğin günlük ders tekrarı yapmak veya oyuncakları toplamadan ve dişlerini fırçalamadan yatmamak gibi günlük hedefler, çocuğun görev bilincini geliştirmesine katkı sağlarken hedefe odaklı bir birey olmasını da destek olur. Zamanla bu hedeflerin vadesi açılabilir.
Hedef koyma sürecinin en kıymetli kısımlarından biri de, hedefe erişen çocuğu takdir etmek ve geri bildirim vermektir. Özellikle erken çocukluk döneminde ebeveynleri tarafından başarısı takdir edilen çocuk çok daha özgüvenli ve atılgan bir birey olur. Hedeflenen eyleme dair olumlu bir dille geri bildirim aldıkça performansı yükselir, ebeveyniyle kurduğu kaliteli etkileşim sayesinde hedefine yönelik isteği artar. Örneğin yatmadan önce kitap okuyan çocuğa eşlik etmek, okunan kitap üstüne fikir yürütmek, okuma becerisi hakkında geri bildirimler vermek (gittikçe daha akıcı okumaya başladığını farkediyor musun? Bu kelimeyi hatalı okudun yeniden bakmak ister misin?) hedef koyma sürecinin katkılarını zenginleştirir. Çocuk-ebeveyn ilişkisini de olumlu yönde etkiler.
Gerçekçi Olmayan Hedeflerin Çocuklara Etkileri
Çocuğa kapasitesinin üstünde beklentiler koymak, hem ebeveyn çocuk ilişkisini hem de çocuğun kendiyle kurduğu ilişkiyi olumsuz etkiler. Sürekli ebeveynlerini hayal kırıklığına uğrattığını düşünerek büyüyen bir çocuk için, anne babanın sevgisini kazanmak ancak belli koşulları yerine getirerek mümkündür. Ebeveynleri tarafından sevilmek için çok çalışkan, çok başarılı bir öğrenci olması gerektiğini düşünür. Hâlbuki anne babadan koşulsuz sevgi almak ve hata da yapsa sevilmeye devam edeceğini bilmek çocuğun kendini değerli hissetmesini sağlar. Aksi bir atmosferde büyüyen bir çocuk ise kendini sıklıkla değersiz ve kabul görmeyen biri gibi görür.
Ne yaparsa yapsın ebeveynini memnun etmediğini gören çocuk kendini daima yetersiz hisseder. Kendini takdir etmekte, başarılarını görmekte güçlük çeker. Devamlı eleştiren bir iç sesle yaşar. Hem kendiyle hem çevresiyle kaygılı ve çatışmacı ilişkiler kurma eğilimi yüksektir. Böyle bir çocuk büyüyüp yetişkin olduğunda, en zorlu hedefleri aşsa dahi yeterli gelmez, hep bir eksiklik duygusuyla boğuşur.
Ebeveynin yüksek beklentilerinin olduğu durumlarda, yüksek beklentiyi karşılayıp onay ve takdir görmeye alışan çocuklar genellikle geleceğin mükemmeliyetçi yetişkinleridir. Bu tür çocuklar ergenlik ve yetişkinlik döneminde ya çok çalışkan olur, ya da zaten başaramayacağını düşünerek hiç çalışmaz. Başarısızlığı kabullenmekte ve yenilgiyle baş etmekte de güçlük çeker.
Önemli Hatırlatma
Bu içerik ilgili uzman danışman tarafından izleyicilerimizi bilgilendirme amaçlı hazırlanmıştır. Kendinizin veya çocuğunuzun sağlığı ile ilgili her konuda, bir tıp doktoruna veya çocuk eğitimi ve psikolojisi alanında çalışan uzmanlara danışmanızı tavsiye ederiz.