Çocuklar Arasında Paylaşma
Paylaşmak kavramı anne babayı, kardeş ile paylaşmaktan, eşyayı akranı ve/veya kardeşi ile paylaşmaya, 1 yaş küçük kardeşi ile anne sütünü paylaşmaya kadar çok yönlüdür.
Paylaşımcılık tamamen doğuştan gelen bir duygu değildir. Çocuklar paylaşma duygusunu sonradan kazanırlar. Paylaşma büyük ölçüde bir arada ve beraber yaşamanın getirdiği, öğrenilen bir duygu olarak düşünebiliriz. Bunun için öncelikle çocuğun gerekli olgunluğa erişmesi önemlidir. Üç yaşına gelen çocuk psikolojik gelişim açısından artık “ben merkezli” yaşamdan sosyalleşme dönemine geçer. Çevresinden edindiği gözlem ve rehberlik ile paylaşmayı öğrenir.
Bazı anne-babalar çocuklarının paylaşma davranışı konusunda yetersiz olduğunu düşünmektedir. Özellikle 2-3 yaş çocukları dünyayı yeni yeni tanımaya başlamıştır. Tüm deneyimleri “ben” çerçevesinde gelişir. Nesneleri kontrol, çevreyi kontrol, tuvaletini kontrol gibi konular çocuğa bir yandan güç kazandırırken, bir yandan da kaybetme kaygısını yükler. Çocuk bir eşyasını paylaştığında tekrar geri alıp alamayacağı bilemez. Bu nedenle o eşyası üzerindeki kontrolünü ve sahipliğini kaybetme endişesi yaşar. Yaşanılan bu durum yetişkinler için anlamsız görülebilir. Ancak bu tepkinin, çocuğun gelişimsel dönemine ait doğal bir tepki olduğunun bilinmesinde fayda vardır.
Çocuk zamanla evde ailesinden, okulda öğretmenlerinden gözlemleyerek paylaşmayı öğrenecektir.
Paylaşmayı desteklemek için neler yapabiliriz:
Paylaşmayı sağlamak adına çocuğu zorlamak, baştan kaybetmektir. Oyuncağını elinden zorla almak, cezalandırmak, bağırmak, eleştirmek işe yaramayacağı gibi paylaşmaya olan öfkesini arttırmaktadır. Çocuğa paylaşımı öğretirken kontrolün onda olduğunu hissettirmek ilk adımdır. Örneğin;
‘Şimdi birlikte resim yapacağız. Kalemlerinden hangisini arkadaşına vermek istersin? Mavi olanı mı yoksa kırmızı olanı mı?’
Bu ifadeler çocuğa sahip olduğu nesneler üzerinde hala kontrol sahibi olduğunu hissettirir. Seçim yapma ve karar verme hakkına sahip olduğunu düşünmesi çocuğa paylaşma kavramının olumlu yönünü gösterir.
Çevredeki yetişkinlerin paylaşım örnekleri sergilemesi çocuk için önemlidir. Bu örnekler sayesinde çocuk sahip olunan bir şeyin paylaşıldığında istediği zaman geri alınabileceği, paylaşım sayesinde karşılıklı bir güven ve işbirliği kurulabildiğini görecektir. Olumlu pekiştireçler (gülümseme, takdir ve tebrik etme) ile davranışın geri bildirim de verilmesi gereklidir.
Ne zaman ve nasıl paylaşması gerektiğini öğretin. Kendisi için özel bir oyuncağını veya eşyasını paylaşmak zorunda değildir. Bazen yetişkinler bile kendileri için çok özel olan eşyalarını paylaşmak istemezler. Çocuklar içinde bu geçerlidir ve göz ardı edilmemelidir. Çocuğa bu durum anlatılarak paylaşmayı kabul ettiği oyuncaklar ile paylaşmak istemediği oyuncaklar ayrı kutulara yerleştirilebilir. Eve misafir geldiğinde yaşanılacak sorunu baştan önlemek için paylaşmayı kabul ettiği kutudan oyuncaklar seçilebilir.
Bunun yanı sıra çocuğa, bir başkasının eşyasını ödünç almanın, onunla oynamanın ya da onun özel alanına girilmesinin bir sakıncası olup olmadığını sorarak saygılı olmayı öğretebilirsiniz. Size ait bir eşyayı isteyen çocuğunuza ‘bu bana ait ve bunu paylaşmak istemiyorum’ diyerek, özel eşyalar için saygı duyulması gerektiğine dair bir örnek verebilirsiniz.
Eğer çocuğunuz oyuncağını paylaşma konusunda hazır değilse farklı paylaşım türlerini öğretmekle başlayabilirsiniz. Okulda, misafirlikte veya eve gelen misafire kurabiyelerinden vermek, bir çocuğu oyuna davet etmek gibi.
Paylaşım konusu kardeşler arasında çatışmaya sebep olabiliyor. Kendinden küçük olan kardeşi ağladığı zaman elindeki oyuncağı vermek zorunda kalması çocuğun kendi haklarına kimsenin saygı duymadığını gösterecektir. Bu da çocuğun anne- babaya ve kardeşe öfke duymasına sebep olabilir. Oynarken sürekli bölünen, oyuncağını istemediği halde kardeşine vermek zorunda kalan çocuk devamlı hayal kırıklığı yaşayacaktır. Kimse tarafından önemsenmediğini ve hatta başkalarının duygularının kendisininkinden çok daha önemli olduğunu düşünecektir.
Sürekli bölünme yaşayan çocuk yoğun dikkat gerektiren konuların, bir işle yoğun ve derinlemesine ilgilenmenin gereksiz olduğu hissedebilir. Bunun yerine daha kısa süreli sonuçlara varabileceği faaliyetlere yönelir. Daha sonra yaşanılan bu durum, çocuğun haz ve başarı duygusunu alamamasına sebep olup özgüven ve benlik saygısını zedeleyebilir.
Çocuklarınıza gün içinde yaptıklarını sorabilir, onlardan gününün nasıl geçtiğini anlatmalarını isteyebilirsiniz. Böylece paylaşmanın sadece nesne paylaşımından ibaret olmadığını, duyguların ve düşüncelerin de paylaşabileceğini öğretebilirsiniz.
Klinik Psikolog Gizem DURAN TÜZER